Ana içeriğe atla

İsa Gerçekten Ölümden Dirildi Mi?*

Sorumuza tarihsel açıdan cevap vermek için, ilk olarak Nasıralı İsa’nın ölümüne ilişkin gerçeklerin güvenilir bir şekilde kanıtlara dayalı olarak bina edildiğini belirlememiz ve ikinci olarak da gerçeğe en uygun açıklamayı değerlendirmemiz gerekir. Tarihsel İsa’nın ölümü hakkındaki en azından dört gerçek geniş bir şekilde Yeni Antlaşma tarihçileri tarafından bugün kabul edilmektedir.



Gerçek 1: Ölümünden sonra, İsa Aramatyalı Yusuf’un mezarına kondu.

Bu gerçek çok önemlidir. Çünkü bu, İsa’nın mezarının Hristiyanlar kadar Yeruşalim’deki Yahudiler tarafından da biliniyor olduğu anlamına gelir. Yeni Antlaşma uzmanları İsa’nın defnedilmesi gerçeğinin aşağıdaki deliller temelinde inşa etmektedirler:
  1. İsa’nın gömülmesi ( M.S. 36 yılından önce) 1.Korintliler 15:3-5’de Pavlus tarafından sunulan bilgilerdeki gibi bildirilmektedir.
  2. Gömülme öyküsü bağımsız bir şekilde Markos’un kendi yazdığı kitapta kullanılan kaynak materyallerinde bildirilmektedir.
  3. Yahudi ulusal önderlerine karşı erken dönem Hristiyan hareketlerindeki anlaşılabilir husumet göz önüne alındığında, İsa’yı mahkûm eden Yahudi Yüksek Mahkemesinin bir üyesi olarak Aramatyalı Yusuf’un bir Hristiyan yalanının ya da uydurmasının içerisinde bulunması pek de olası değildir.
  4. Defnetme öyküsü açık ve efsane olarak geliştirilebilecek işaretlerden yoksundur.
  5. Başka bir rakip defnetme öyküsü mevcut değildir.
Bu ve diğer sebeplerden, Yeni Antlaşma eleştirmenlerinin çoğu İsa’nın gerçekte Aramatyalı Yusuf tarafından mezara defnedildiği konusundan görüş birliği içerisindedir.

Gerçek 2: Pazar günü dirilişten sonra, İsa’nın mezarı bir grup kadın takipçisi tarafından boş bulunur. Birçok uzmanı bu sonuca yönelten nedenler arasında aşağıda sıralananları gösterebiliriz:
  1. ‘İsa gömüldü ve üçüncü gün dirildi’ demekle Pavlus tarafından 1.Korintliler 15:3-5’te iletilen eski bilgi, boş mezarı ima eder.
  2. Boş mezar öyküsü ayrıca Markos, Matta ve Yuhanna’nın kaynak materyallerinden – bazıları daha erken döneme ait- bağımsız ve birçok kanıta sahiptir.
  3. Markos’da anlatılan boş mezar öyküsü, erken döneme ait en eski beyandır, açık ve bir efsane ya da mit olarak süslenmiş ya da ilginç hale getirilmiş bir beyanatın işaretlerinden yoksundur.
  4. Kadınların tanıklığı Yahudi Patriarkal (ataerkil) kültüründe güvenilmez olarak görülürdü. Erkekten ziyade ilk tanıkların kadın olması gerçeği boş mezara ilişkin başlıca tanıklığın gerçek ve doğru olduğuna ilişkin en iyi açıklamadır.
  5. İsa’nın dirilişine ilişkin bildirilen bilinen ilk ve en eski Yahudi itirazı olan, “Geceleyin öğrenciler geldi ve biz uyurken O’nu (İsa’yı) çaldılar” (Matta 28:12-15) itirazının kendisi, neden cesedin kayıp olduğunu ve dolayısıyla mezarın boş olduğunu varsaydığını açıklama girişimidir.
Bu ve diğer sebeplerden, Yeni Antlaşma eleştirmenlerinin büyük çoğunluğu İsa’nın boş mezarına ilişkin İncil tanıklığının güvenirliliğini kesin bir şekilde onaylamışlardır.

Gerçek 3: Birçok durumda ve çeşitli koşullar altında farklı bireyler ve gruplar, İsa öldükten sonra O’nun kendisini canlı görmüşlerdir. Bu gerçek, Yeni Antlaşma (İncil) uzmanları arasında aşağıdaki sebeplerden dolayı neredeyse evrensel olarak kabul edilir:
  1. Pavlus’un durum ile ilişkili insanlar ile kişisel tanışıklığı en erken tarihli belgelerdendir ve 1.Korintliler 15:5-8’de İsa’nın dirilmiş bedenini gören tanıkların listesi İsa’nın diri olarak görülmesinin gerçekleştiğini garanti eder.
  2. Müjdelerdeki (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) dirilişten sonra İsa’nın görünmesi anlatıları, bu görünümlerin bağımsız ve çoklu ispatlarını sağlar.
En şüpheci eleştirmenler dahi öğrencilerin İsa’yı ölümünden sonra diri olarak gördüklerini kabul ederler.

Son olarak Gerçek 4: İlk öğrenciler tam aksi yönde eğilimleri olmasına karşın aniden ve içten bir şekilde İsa’nın dirildiğine inanırlar.

İsa’nın çarmıha gerilişinden sonra öğrencilerin yüzleştiği durumlara bir göz atalım:
  1. Onların liderleri ölmüştür ve Yahudi Mesih beklentileri İsrail’in düşmanlarına karşı zafer kazanan biri yerine, utanç verici bir şekilde infaz edilecek olan bir Mesih beklemektedirler.
  2. Eski Ahit yasasına göre, İsa’nın infazı O’nun bir sapkın, Tanrı tarafından lanetlenen bir adam olduğu anlamına gelmektedir.
  3. Ölümden sonra yaşam hakkında Yahudi inançları, herhangi birinin ölümden görkemli bir şekilde dirilişini ve dünyanın sonunda gerçekleşecek genel ölümden dirilişten önceki ölümsüzlüğü içermemektedir.
Buna karşın ilk öğrenciler aniden Tanrı’nın İsa’yı ölümden dirilttiğine güçlü bir şekilde iman etmişler ve bu inançları uğruna ölümü göze almışlardır.

Şimdi ikinci noktaya gelelim: Bu dört gerçek için en iyi açıklama nedir?

“Tarihsel Tanımlamaları Doğrulamak” adlı kitabında tarihçi C. B. McCullagh, tarihsel gerçeklerin belirli bölümü için en iyi açıklamayı belirlemek adına tarihçilerin kullanabileceği altı testi listeler. Görgü tanıkları tarafından bildirilen “Tanrı, İsa’yı ölümden diriltti” açıklaması tüm bu testleri geçer:
  1. Diriliş harika bir açıklayıcı içeriğe sahiptir: Mezarın neden boş olduğunu, öğrencilerin neden İsa’yı diri olarak gördüklerini ve Hristiyanlık inancının neden ortaya çıktığını açıklamaktadır.
  2. Diriliş harika bir açıklayıcı güce sahiptir: İsa’nın bedeninin nasıl ortadan kaybolduğunu, erken dönem toplu infazlara rağmen insanların neden İsa’nın diri olduğunu ve yaşadığını sürekli tekrar etmelerini açıklamaktadır.
  3. Diriliş mümkündür. İsa’nın eşsiz yaşamı ve iddialarının tarihsel bağlamı içerisinde, diriliş bu radikal iddiaların ilahi, yani Tanrı’nın onayı olarak bir anlam ifade etmektedir.
  4. Diriliş geçici, sahte ya da suni değildir. Bu sadece “Tanrı’nın var olduğuna” ilişkin ek bir hipotezi gerektirir.
  5. Diriliş kabul edilen inançlar ile uyum içindedir. Tanrı’nın İsa’yı ölümden dirilttiği hipotezi insanların doğal olarak ölümden dirilmelerine dair kabul edilen inançlarla herhangi bir şekilde karşıtlık içermez.
  6. Bu açıklama 5. durumdan 1. duruma kadar rakip teorilerin hepsini açık ara geride bırakmıştır. Tarih boyunca bu gerçeğe karşılık; halüsinasyon teorileri, komplo teorileri, bayılma teoriler ve bunun gibi alternatif teoriler öne sürülmüştür. Böyle hipotezler dünya genelinde hemen hemen bütün çağdaş uzmanlar tarafından reddedilmiştir. Hiçbir doğalcı (natüralist) yaklaşım gerçekte uzmanların büyük bir kısmı tarafından çekici ya da gerçekçi bulunmamıştır.
Dolayısıyla bu gerçeklerin üzerine inşa edilen en iyi açıklama “Tanrı’nın İsa’yı ölümden diriltmesi” olarak görülür.

Doğrulama açısından sorularımıza cevap veren sağlam bir tarihsel temele sahibiz. Tarihsel yol buna karşın İsa’nın dirilişini gösteren tek yol değildir. Bu olayın tarihselliğini araştırmak için kaynakları, eğitimi ya da boş zamanı olmayan Hristiyanların çoğu, İsa’nın dirilişinin bilgisine ya da kesinliğine, yaşayan Tanrı ile kişisel ilişkileri aracılığıyla sahiptirler (Romalılar 8:9-17).

Yazar : William L. Craig

Çeviri: Yeşua Özçelik

*Kaynak: The Apologetics Study Bible, Holman Bible Publisher, 2007, The Article: Did Jesus Really Rise from the Death by William Lane Craig, s. 1728.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

%100 Hatalı: Kristolojik Bir Korkuluk

Hristiyanlık eleştirisi söz konusu olunca ülkemizde dile getirilen belirli türden ezber bazı itirazlar var. Maalesef bu itirazların büyük çoğunluğu korkuluk hatasından (straw-man fallacy) muzdarip olmaktan öteye geçemeyen türden eleştiriler oluyor. Bunlardan bir tanesini sizinle birlikte tartışmak istiyorum. Bu itiraz Kristoloji, yani İsa Mesih’e ilişkin doktrin/öğreti konusunda dile getirilen bir eleştiridir. Aslında hepiniz belki duymuşsunuzdur: “İsa %100 Tanrı ve %100 insan olamaz. Bu en basit matematik veya mantık kurallarına aykırı!” Peki bu itiraz neden korkuluk hatasından muzdariptir? Bunun en açık sebebi Hristiyanlık tarihindeki doktrinsel açıklamalara baktığımızda, yani Hristiyanlar açısından önem arz eden bildirilere baktığımızda, böyle bir ifadenin kullanılmadığını görüyor oluşumuzdur. Söz gelimi meşhur Ekümenik Konsilleri dikkatle inceleyecek olursanız %100 ifadesini görmezsiniz. Örneğin İsa’nın tabiatını tartışan Kadıköy Konsili’ndeki ifadelere bakalım… Biz … ikrar ederiz

Kutsal Kitap, Genç Dünya Yaklaşımı ve Evrenin Yaşı

“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı” Yaratılış 1:1 ‘‘Sonuç olarak, hiç kimse, hayale kapılıp kendini bilmez bir şekilde, Tanrı Sözü Kitabı’nın ve Tanrı’nın İşleri Kitabı’nın kutsallığını ve felsefesini tam olarak anlayabileceğini düşünüp savunmasın; bunun yerine, iki alanda da bitmek bilmeyen bir kendini geliştirme çabasına girişsin.’’ Francis BACON XX. yüzyıla gelene kadar birçokları tarafından materyalist felsefenin bir uzantısı olarak evrenin bir başlangıcı ve sonu olmadığı düşünülüyordu. Materyalist felsefeye göre, sadece ve sadece madde gerçekti. Madde dışında hiçbir şey yoktu ve madde ezeli ve ebediydi. XX. yüzyılın önemli düşünürlerinden Bertrand Russell ‘İşte evren, karşımızda duruyor ve hepsi bu!’ derken aslında anlatmak istediği tam olarak buydu. Materyalist felsefenin bir yan ürünü olarak önerilen evren modelinde, evren statik halde varlığını sürdüren bir yapıydı. Sonsuz evren modeli varlığını  Big Bang  yani Büyük Patlama teorisinin ortaya konmasına kadar sürdürdü. Faka

Eski Antlaşma’da Üçüncü Günde Diriliş

Sonra onlara şöyle dedi: “Daha sizlerle birlikteyken, ‘Musa’nın Yasası’nda, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlar’da benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’ demiştim.” Bundan sonra Kutsal Yazılar’ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, “Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek ; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim’den başlayarak bütün uluslara O’nun adıyla duyurulacak. (Luka 24:44–47)  Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. (1. Korintliler 15:3–4) Yukarıda görülen iki metin de Elçi Pavlus ve Rab İsa’nın kendisi Kutsal Yazılar’ın/Eski Antlaşma’nın üçüncü günde dirilişe tanıklık ettiğini söylemektedir. Müjdeler’deki diriliş anlatıları İsa’nın gerçek anlamda üçüncü günde dirildiğini doğrulamaktadır (Mat.28:6–7; Mar.16:9; Luk.24:6–7). Peki, Kutsal Yazılar’da üçüncü gün dirili