Ana içeriğe atla

Parakletos kim (değil)dir? (Mantıksal Bir İnceleme)

Yuhanna Müjdesinin 14. bölümünde İsa Mesih kendisinden sonra gelecek olan bir kişiden bahseder ve söz konusu ayetler bazı kişiler tarafından gelecek bir peygambere dair müjdeleyici bir ön bildiri olarak yorumlanır. Ancak bu kısa yazıda bu türden bir iddianın (argümanın veya yorumun) rasyonel açıdan geçerli bir argümana dayanmadığını göstermeye çalışacağım. Öncelikle mevzubahis ayete bir bakalım. Yuhanna 14:16-17’de şöyle diyor:

Ben de Baba’dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı (paraklētos), Gerçeğin Ruhu’nu verecek. Dünya O’nu kabul edemez. Çünkü O’nu ne görür, ne de tanır. Siz O’nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.

Şimdi burada prima facie bir insandan bahsetmediği açık gibi görünmektedir. Ancak şimdilik bu metinsel-edebi ve hermenötik incelemeyi (ayette ne kastedildiğini) bir kenara bırakacak ve öne sürülen fikrin doğru olduğunu (yani burada gelecek bir peygamberden bahsedildiğini) farz edeceğim.(1)  Diyelim ki (for the sake of the argument) burada sonradan gelecek bir insandan (peygamberden) söz ediliyor olsun. 

Burada öncelikle söz konusu ayetin (buna Y1 diyelim) vahiy ürünü olduğu, yani Tanrı Sözü olduğu kabul edilir. Bunun en temel sebebi R dinini tebliğ eden P kişisinin Tanrı tarafından müjdelendiğine örnek gösterilmesidir. Bu sözler insan sözü olsaydı, o zaman önceden bildirilme konusunda bir otorite olamazdı. Dolayısıyla şöyle düşünülür: P kişisi Tanrı Sözü’nde önceden bildirilmiştir. O halde P kişisinin tebliğ ettiği R inancı doğrudur. Dolayısıyla Hristiyan Kutsal Yazılarının da P kişisinin kimliğini tasdik ettiği iddia edilir. Ancak şu açıktır ki bu ayet bir kitap (Yuhanna Müjdesi) içerisinde yer alır. Ancak Yuhanna Müjdesinin (YM) geri kalan kısmı R inancı ile uyumlu değildir. Dolayısıyla burada neden Y1’in Tanrı Sözü olup geri kalanın (Yn) Tanrı Sözü olmadığı gösterilmelidir. Aksi halde argüman şöyle olur:

1. Tanrı Sözü’nde önceden bildirilen kişi Tanrı’nın elçisidir.

2. Y1 Tanrı Sözü’dür

3. Y1, P kişisini önceden bildirip tasdik eder.

4. Dolayısıyla P kişisi Tanrı’nın elçisidir. 

5. Dolayısıyla R dini doğrudur.

Bu argümanda fark edilmeyen bazı kabuller vardır. Tanrı Sözü olarak kabul edilen Y1’in içinde yer aldığı YM’nin geri kalan kısımlarının, yani Yn’nin Tanrı Sözü olarak reddedilmesidir. Dolayısıyla Y1 Tanrı Sözü olarak kabul edilirken Yn reddedilir. Bunun sebebi olarak ise “R inancı/dini açısından Y1 uygun olup Yn’in olmadığı gösterilir. Başka bir deyişle Y1’in kabul edilip Y1’in reddedilmesinin nedeni R inancıdır. Fakat argüman zaten R inancını doğrulamaya çalışıyordu; öyle görünüyor ki argüman vardığı sonucu zaten argümanın öncülleri arasında örtük olarak varsaymaktadır. Bu nedenle bu tür bir yaklaşım veya iddia döngüsel olup kendi doğruluğunu önceden varsaymaktadır; dolayısıyla da argüman geçersizdir. Netice olarak böylesi bir yaklaşım sonucu sağlamada başarısızdır. 

Dipnot:

(1) Burada kimin kastedildiği ayet içerisinde verilen niteliklerden hareketle açık ve net ortaya çıkmaktadır. Örneğin gelecek kişinin elçiler ile birlikte olacak olması ve onlar içinde yaşayacak olması bu kişinin o dönemde geleceğine, “sonsuza dek” kalacak olup elçilerin arasında ve “içinde” yaşayacak olması bir insan olmadığına işaret eder. Esasında konuşmanın devamında (14:26) ise bu kişiden doğrudan Kutsal Ruh olarak bahsedilir. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?

Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin? Sizin hiç böyle düşündüğünüz oldu mu? Tanrı tarafından terk edildiğinize dair derin bir hissiyata kapıldınız mı? Böylesi bir söz, Tanrı inancına sahip bir kişinin en derin acılarında ortaya çıkabilen bir haykırışın ifadesidir. Müjde anlatılarında bu aynı zamanda İsa Mesih’in çarmıhta dile getirdiği sözlerden birisi olarak karşımıza çıkar. İsa’nın neden böyle bir sözü söylediğine ilişkin bazı açıklamalar ortaya konmuştur. Bunlardan birisi de, çarmıhta Baba ve Oğul’un ayrı düştüklerini, Üçlübirlik Tanrı içinde bir kopmanın olduğunu ileri sürmektedir. Hristiyan Tanrı öğretisi açısından önemli bir konuya temas ettiğinden bu yazıda böyle bir yaklaşımın kısa ve öz bir değerlendirmesini yapmak istiyorum. Mesih İsa’nın çarmıhtaki bu sözü birçok teolog tarafından anlaşılması en zor sözlerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Örneğin, Kutsal Kitap’ın zor anlaşılan ayetleri üzerine yazılan bir açıklama kitabında bu sözler için şöyle söylenmiştir: “Eğer Müjd...

Eski Antlaşma’da Üçüncü Günde Diriliş

Sonra onlara şöyle dedi: “Daha sizlerle birlikteyken, ‘Musa’nın Yasası’nda, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlar’da benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’ demiştim.” Bundan sonra Kutsal Yazılar’ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, “Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek ; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim’den başlayarak bütün uluslara O’nun adıyla duyurulacak. (Luka 24:44–47)  Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. (1. Korintliler 15:3–4) Yukarıda görülen iki metin de Elçi Pavlus ve Rab İsa’nın kendisi Kutsal Yazılar’ın/Eski Antlaşma’nın üçüncü günde dirilişe tanıklık ettiğini söylemektedir. Müjdeler’deki diriliş anlatıları İsa’nın gerçek anlamda üçüncü günde dirildiğini doğrulamaktadır (Mat.28:6–7; Mar.16:9; Luk.24:6–7). Peki, Kutsal Yazılar’da üçüncü gün di...

Bi durmalı, durmalı ve düşünmeli…

Hayatın hızlı akışı içerisinde çoğu zaman kendimizi bu akışa kaptırmış bir halde buluyoruz. Söz gelimi tek parmağınızla hızlı bir şekilde değiştirdiğiniz Instagram hikayelerini veya Reels videolarını görüntülerken sürekli yenileri önünüze düşüyor. Birisinden diğerine… ve bir de bakmışsınız saatler geçmiş gitmiş. Bazen hayatın kendisi de bir bakmışsınız böyle akıp geçmiş oluyor. Aslında bu günümüz fastfood kültürünün bizi adapte etmek istediği yaşam formudur. Peki, neden? Çünkü hayatın akışı içerisinde durmaksızın devam edersek yönlendirilmek adına muhteşem bir aday olmuş oluruz. Sosyal medya ve dijital platformlar bizleri istediği gibi yönlendirilebilir; farkında olmadığımız şekilde ihtiyaç hiyerarşimizi belirleyebilirler. Şimdi gelelim daha önemli ve esas meseleye… Adapte edilmek istediğimiz ve bizi pasifleştiren bu sistemin ilginç bir püf noktası var: Hareket halinde olmamız. Bu, çağımızın bir illüzyon numarasıdır. Bizi sürekli meşgul eden bir şeyler çıkar karşımıza. Bu tıpkı bir ill...