Ana içeriğe atla

Eski Antlaşma’da Üçüncü Günde Diriliş


Sonra onlara şöyle dedi: “Daha sizlerle birlikteyken, ‘Musa’nın Yasası’nda, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlar’da benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’ demiştim.” Bundan sonra Kutsal Yazılar’ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, “Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim’den başlayarak bütün uluslara O’nun adıyla duyurulacak.

(Luka 24:44–47) 

Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

(1. Korintliler 15:3–4)

Yukarıda görülen iki metin de Elçi Pavlus ve Rab İsa’nın kendisi Kutsal Yazılar’ın/Eski Antlaşma’nın üçüncü günde dirilişe tanıklık ettiğini söylemektedir. Müjdeler’deki diriliş anlatıları İsa’nın gerçek anlamda üçüncü günde dirildiğini doğrulamaktadır (Mat.28:6–7; Mar.16:9; Luk.24:6–7). Peki, Kutsal Yazılar’da üçüncü gün diriliş nasıl yer almaktadır? Bu konuda karşılaşılan en önemli problem Yeni Antlaşma metinlerinde “üçüncü günde diriliş” için açıkça alıntılanan bir yerin bulunmamasıdır. Her ne kadar İsa Mesih, “Peygamber Yunus’un belirtisinden” bahsetmiş olsa da (Mat.12:39–40; krş. Yun.1:7), dirilişten sonra ne kendisi ne de dirilişe tanıklık eden elçilerin Yeni Antlaşma metinlerinde kaydedilen diriliş tanıklıklarında Yunus’tan açıkça bahsedilmez. İlk bakışta öne çıkan bir diğer Eski Antlaşma metni ise Hoşea 6:2’dir. Ancak bu ayete de atıf yapıldığı net bir şekilde görülmemektedir. Belirtilen ayetlere dirilişten sonra direkt atıf yapılmasa da üçüncü günde dirilişle ilgili olmaları muhtemeldir. Özellikle Hoşea 6:2’nin Mesih’in üçüncü günde dirilişiyle ilişkisini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Bununla birlikte üçüncü gün ile ilişkili yapılan bir diğer yorum ise genel olarak bütün Eski Antlaşma’nın birçok yerinin tipolojik olarak üçüncü günde dirilişle ilgisinin olduğu söylemidir. Bazı uzmanlar ise İsa gerçekten üçüncü gün dirilse de “Kutsal Yazılar’da üçüncü gün” ifadesinin Yahudi geleneğinde ve yorumbiliminde “üçüncü gün” anlayışı dahilinde yorumlanması gerektiğini söylemektedirler. Bu yazıda belirtilen bu üç ayrı görüşe kısaca değineceğiz.

I. Yahudi Geleneksel Yorumu Işığında Üçüncü Günü Aramak

Martin Pickup, “On The Third Day”: The Time Frame Of Jesus’ Death And Resurrection (Üçüncü gün: İsa’nın Ölümünün ve Dirilişinin Zamanlaması) isimli yazısında İsa gerçekten üçüncü gün dirilse de “Kutsal Yazılar’da üçüncü gün” ifadesinin Yahudi yorum geleneğine uygun şekilde incelendiğinde Eski Antlaşma’da üçüncü gün ibaresini bire bir aranmasına gerek duyulmayacağını ve kendisine göre 1. Korintliler 15:3–4’te yer alan, kilisenin erken dönemine ait iman ikrarının, dönemin Yahudi konsepti ışığında üçüncü günün anlaşıldığı gibi düşünülmesi gerektiğini belirtmektedir.[1] Pickup’ın savunduğu görüş şu şekilde maddelendirilir:

  1. Yahudi geleneğini yansıtan Eski Antlaşma’ya dair yorum kitaplarında yer alan bilgiler Yahudi anlayışında ölülerin çürümeye ölümün üçüncü gününden sonra başladığını söyler. Bu nedenle cenaze sahipleri ölü tümüyle çürümeden önce son kez üçüncü gün giderler.[2]
  2. İlk yüzyıl Yahudileri bedenin çürümeye başlamasını ve ölümü insanın günahının bedelini ödemesi (Mez. 49:7-9; Eyü. 21:19-26; 24:19-20), çürüyen/ayrışan bedenlerin dirilişini ise günahların bağışlandığının ifadesi olarak görürler (Hez. 37:1-14; Yşa. 26:19-21; Eyü. 19:26).[3]
  3. Bu verilerden yola çıkarak üçüncü günde İsa’nın bedeninin çürümeden dirilişi İsa’nın kusursuzluğunu ve başkaları uğruna kefaret olarak öldüğünü açıkça ilan eder.[4]
  4. Elçilerin İşleri’nde görülen dirilişe ilişkin tanıklıklarda (Elç.2:25–32; 13:27–31), üçüncü gün ibaresinin geçtiği bir alıntı yapılmamakla beraber Mezmur 16:9–11’den yapılan alıntılarda ‘“O [İsa] ölüler diyarına terk edilmedi, bedeni çürümedi’” söyleminin Yahudi üçüncü gün konseptini yansıttığı düşünülmektedir.[5]

Sonuçta Pickup ve bu görüşü savunanlar İsa’nın literal anlamda üçüncü gün ölümden dirildiğini, yani bedeninin çürümeden Baba Tanrı tarafından diriltildiğini, suçsuzluğunun ve dünya için kefaretinin açıkça ilan edildiğini söylemekte ancak “Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün” ibaresinin ise Eski Antlaşma’da birebir aranmak yerine bu konsepti yansıttığını düşünmektedirler. “Eski Antlaşma’da üçüncü günde diriliş nerede?” sorusuna diğer yorum yaklaşımları ise tipolojik yorum yöntemiyle, 1) Spesifik olarak bir yerde ya da 2) Genel olarak bütün Eski Antlaşma’da atıf arayışıdır.

Tipolojik Yaklaşım

Tipoloji, Eski Antlaşma’daki bir örneğin, karakterin veya temanın Mesih’te tam anlamına kavuştuğunu iddia etmesine ve Kutsal Kitap’ın bu tarz bağlantıları inceleyerek yorumlanmasına verilen addır. Tipolojik yorumun üç ana unsuru vardır:
  1. Tanrı’nın yaratılışa yönelik işlerinin tekrarlılığı,
  2. Tanrı’nın gelecekte işlerinin daha görkemli olması,
  3. Bu örnek işlerin/tiplerin tarihsellik içermesi.[6]
Örneğin, yaratılış–yeni yaratılış, Eski Antlaşma–Yeni Antlaşma, Tapınak/Buluşma Çadırı–Mesih arasındaki ilişkiler bu yorum yaklaşımı içerisinde daha iyi anlaşılabilmektedir. Bu yorum yaklaşımı sonradan uydurulan bir yöntem değil, hem Eski Antlaşma’da peygamberlerin hem de Mesih’in ve elçilerin Mesih’te gerçekleşenleri/gerçekleşecek olanları anlatırlarken kullandıkları yaklaşımdır. Bu nedenle Eski Antlaşma’da üçüncü günde dirilişi bu yaklaşım biçimiyle aramak da oldukça makuldür.

II. Hoşea 6:2 ve Mesih’in Üçüncü Günde Dirilişi

İki gün sonra bizi diriltecek
Üçüncü gün ayağa kaldıracak, 
Huzurunda yaşayalım diye.
(Hoşea 6:2)

Hoşea 6:2 Eski Antlaşma’da “üçüncü gün” ve “diriliş” kelimelerinin bir arada kullanıldığı tek yerdir ve Kutsal Yazılar uzmanları bu ayetin Mesih’in dirilişine işaret ettiğini vurgular. Ancak ilk bakışta ayetlerin Mesih’le ilişkisi sorgulanabilir. Çünkü haklı olarak bu ayetlerin sürgüne gidecek İsrailliler’e yönelik son günde dirilecekleri umudunu aşılayan sözler olduğu eleştirisi yapılır. Bu nedenle İsrail–Mesih ilişkisinin incelenmesi elzemdir. R. T. Francis bir makalesinde İsa’nın gerçek İsrail olduğunu iddia eder.[7] Çünkü Kutsal Kitap’ta “Rab’bin kulu”, “Tanrı’nın Oğlu” ve “İnsanoğlu” sıfatlarının hem İsrail kralı –yani İsrail’i temsil eden– hem de İsa ile ilişkili olduğunu savunur.[8] Gerçek İsrail’in İsa Mesih olduğu görüşünün doğruluğunu ve bunun sonucu olarak Hoşea 6:2’nin Rab İsa’nın üçüncü günde dirilişi ile ilişkili olduğunu gösteren birkaç nokta şöyle sıralanabilir:

  1. Yeşaya 41–53 bölümleri incelendiğinde “kul” sıfatının iki farklı topluluğu ya da kişiyi işaret ettiği görülür. RAB İsrail’e yönelik “kulum İsrail” (41:8), “kul” ve “RAB’bin kulu” (42:19) ifadelerini kullanıp onlardan hoşnutsuzluğunu belirtiyor. Öte yandan İsrail halkından farklı bir kişi – Mesih – için “Gönlümün hoşnut olduğu kul” nitelemesini yapıp (42:1), bu RAB’bin kulunun hem İsrail’e kurtuluşu getireceğini hem de “uluslara ışık olacağı” vaadi veriliyor (42:1–4, 6, 49:6, 8).
  2. İsa, İsrail’in seçilme amacını gerçek anlamda yerine getirendir. RAB, İbrahim’e ulusların onun soyu aracılığıyla kutsanacağını vaat etmiştir (Yar.12:3; 22:18; Çık.19:3–6). İbrahim’in soyu ifadesiyle tek bir kişiye – Rab İsa Mesih’e – işaret edilmiş (Gal.3:16), Rab İsa aracılığıyla bütün uluslara kutsanma kapısı açılmıştır (Yeş.42:6; 49:6; Luk.2:32; Va.5:9).
  3. Hoşea kitabının kapsamı içerisinde de İsrail halkından olmayanların Tanrı’nın halkına katılması da yer alır. Hoşea’da RAB’bin İbrahim’e verilen bütün ulusların bereketlenmesiyle ilgili vaadinin gerçekleşmesine dair peygamberlik sözlerinin geçtiğini görmekteyiz (Hoş.1:10; 2:23; krş. Rom.9:25 ve 1.Pe.2:10).
  4. Ayrıca Matta Müjdesi’nde İsa ve İsrail arasında kurulan paralelliklerden biri de Hoşea 11:2’dir. Hoşea 11:2’de İsrail halkının Musa’nın döneminde Mısır’dan çıkışı anlatılırken, Matta bu ayeti İsa’nın çocukluk döneminde Mısır’dan İsrail’e geri dönüşüne atıfta bulunmak için kullanır.
İsrail ile İsa arasındaki ilişkiye dair bütün bu özellikler Hoşea 6:2’de belirtilen üçüncü günde dirilişin Mesih’te gerçek anlamına kavuştuğunun savunulabilmesini sağlar.

III. Bütün Eski Antlaşma’nın Tanıklığı Yaklaşımı

Eski Antlaşma’da üçüncü günü ararken bütün bu yaklaşımı savunanlar üçüncü gün gerçekleşen bazı olayların tipolojik olarak İsa’nın dirilişiyle ilişkili olduğunu belirtirler. Eski Antlaşma’da üçüncü gün meydana gelen olayların kritik dönüm noktaları oldukları görülür.[9] Bu olaylardan bazıları şunlardır:
  1. İshak’ın kurban olarak sunulması. İbrahim Tanrı tarafından denendiğinde biricik oğlunu sunmak üzere yolculuğa çıkmıştır. Anlatının sonunda RAB’bin kurbanı kendisinin sağladığını okuyoruz ki bu bize ileriye dönük olarak Baba’nın biricik Oğlu’nu kefaret etmek üzere sağlayacağını müjdelemektedir. Ancak bu olayda kritik bir dönemeç de İbrahim, İshak ve uşakları birlikte yola çıktıktan üç gün sonra gidecekleri yeri uzaktan görmeleri ve İbrahim’in yola sadece biricik oğlu ile devam etmesidir (Yar.22:4),
  2. Ester’in aracılığı. Ester İsrail halkının yok olmaması için üçüncü gün aracılık etmiştir (Est.5:1),
  3. Yunus’un belirtisi. Yunus üç gün üç gece balığın karnında kalmış ve sonunda RAB tarafından ölümün bağrından kurtarılmıştır (Yun.1:17, 2:1-10). İsa, bu olayla dirilişi arasında bir bağ kurmuştur (Mat.12:40),
  4. İsrail’in iyileştirilmesi. İsa’nın dirilişi ile ilişkisi önceki başlıklarda incelenen Hoşea 6:2’yi içeren metinde RAB İsrail ve Yahuda üzerine aslan gibi saldıracağını, onları yaralayacağını (sürgün) ve üçüncü gün iyileştireceğini bildirir (Hoş.5:14-6:2).[10]
Sonuç olarak, Eski Antlaşma’da üçüncü günde dirilişi bulmaya yönelik bu üç yaklaşım da Müjdeci kiliseler içerisinde saygı duyulan yaklaşımlardır. Bu yaklaşımlardan hangisinin kesinlikle doğru olduğunu söylemek zor olsa da kesin olan şey Rab İsa’nın önceden bildirdiği gibi Kutsal Yazılar uyarınca öldüğü, gömüldüğü ve üçüncü günde dirildiğidir. Eski Antlaşma, Mesih’e ve O’nda gerçekleşeceklere işaret etmektedir. Sonsuz Tanrı Sözü’nün kendisini işaret eden Eski Antlaşma’yı anladığı şekilde anlayabilmekte Kutsal Ruh aracılığıyla hepimizi geliştirmesini umarım.

Yazar: Yoel Özçelik

Dipnotlar:

[1] PICKUP Martin, “On The Third Day”: The Time Frame Of Jesus’ Death And Resurrection”, JETS 56:3 (Sep 2013), s. 511–542.

[2] Age, s. 520–522. Yuhanna müjdesinde Lazar’ın ölüm anlatısı da bu anlayışa paralellik oluşturur gibi duruyor. Öyle ki İsa Lazar öldükten iki gün sonra ölü evine gidebilecekken bekliyor, Marta olasıdır ki İsa dördüncü gün geldiğinde çürümeye başladığını düşündüğü kardeşini daha erken görebilseydi İsa’nın şifa verebileceğine ama artık yargı gününden önce geri dönüş olmadığını ifade eder gibi duruyor (Yuh.11:17).

[3] Age, s. 533–534.

[4] Age, s. 534.

[5] Age, s. 535–536.

[6] FOULKES Francis, “The Acts of God:A Study of the Basis of the Typology in the Old Testament”, (London 1958).

[7] FRANCIS R. T., “Old Testament Prophecy And The Future Of Israel: A Study Of The Teaching Of Jesus”, TYNBUL 26:1 (NA 1975), s. 66–69.

[8] Age, s. 66–67.

[9] TANKERSLEY Lee, “Thus It Is Written”: Redemptive History And Christ’s Resurrection On The Third Day, SBJT 16:3 (Fall 2012), s. 57

[10] HAMILTON, JR. James M., The Typology Of David’s Rise To Power: Messianic Patterns In The Book Of Samuel, SBJT 16:2 (Summer 2012), s. 16

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

%100 Hatalı: Kristolojik Bir Korkuluk

Hristiyanlık eleştirisi söz konusu olunca ülkemizde dile getirilen belirli türden ezber bazı itirazlar var. Maalesef bu itirazların büyük çoğunluğu korkuluk hatasından (straw-man fallacy) muzdarip olmaktan öteye geçemeyen türden eleştiriler oluyor. Bunlardan bir tanesini sizinle birlikte tartışmak istiyorum. Bu itiraz Kristoloji, yani İsa Mesih’e ilişkin doktrin/öğreti konusunda dile getirilen bir eleştiridir. Aslında hepiniz belki duymuşsunuzdur: “İsa %100 Tanrı ve %100 insan olamaz. Bu en basit matematik veya mantık kurallarına aykırı!” Peki bu itiraz neden korkuluk hatasından muzdariptir? Bunun en açık sebebi Hristiyanlık tarihindeki doktrinsel açıklamalara baktığımızda, yani Hristiyanlar açısından önem arz eden bildirilere baktığımızda, böyle bir ifadenin kullanılmadığını görüyor oluşumuzdur. Söz gelimi meşhur Ekümenik Konsilleri dikkatle inceleyecek olursanız %100 ifadesini görmezsiniz. Örneğin İsa’nın tabiatını tartışan Kadıköy Konsili’ndeki ifadelere bakalım… Biz … ikrar ederiz

Kutsal Kitap, Genç Dünya Yaklaşımı ve Evrenin Yaşı

“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı” Yaratılış 1:1 ‘‘Sonuç olarak, hiç kimse, hayale kapılıp kendini bilmez bir şekilde, Tanrı Sözü Kitabı’nın ve Tanrı’nın İşleri Kitabı’nın kutsallığını ve felsefesini tam olarak anlayabileceğini düşünüp savunmasın; bunun yerine, iki alanda da bitmek bilmeyen bir kendini geliştirme çabasına girişsin.’’ Francis BACON XX. yüzyıla gelene kadar birçokları tarafından materyalist felsefenin bir uzantısı olarak evrenin bir başlangıcı ve sonu olmadığı düşünülüyordu. Materyalist felsefeye göre, sadece ve sadece madde gerçekti. Madde dışında hiçbir şey yoktu ve madde ezeli ve ebediydi. XX. yüzyılın önemli düşünürlerinden Bertrand Russell ‘İşte evren, karşımızda duruyor ve hepsi bu!’ derken aslında anlatmak istediği tam olarak buydu. Materyalist felsefenin bir yan ürünü olarak önerilen evren modelinde, evren statik halde varlığını sürdüren bir yapıydı. Sonsuz evren modeli varlığını  Big Bang  yani Büyük Patlama teorisinin ortaya konmasına kadar sürdürdü. Faka