Hayatın hızlı akışı içerisinde çoğu zaman kendimizi bu akışa kaptırmış bir halde buluyoruz. Söz gelimi tek parmağınızla hızlı bir şekilde değiştirdiğiniz Instagram hikayelerini veya Reels videolarını görüntülerken sürekli yenileri önünüze düşüyor. Birisinden diğerine… ve bir de bakmışsınız saatler geçmiş gitmiş. Bazen hayatın kendisi de bir bakmışsınız böyle akıp geçmiş oluyor. Aslında bu günümüz fastfood kültürünün bizi adapte etmek istediği yaşam formudur. Peki, neden? Çünkü hayatın akışı içerisinde durmaksızın devam edersek yönlendirilmek adına muhteşem bir aday olmuş oluruz. Sosyal medya ve dijital platformlar bizleri istediği gibi yönlendirilebilir; farkında olmadığımız şekilde ihtiyaç hiyerarşimizi belirleyebilirler. Şimdi gelelim daha önemli ve esas meseleye… Adapte edilmek istediğimiz ve bizi pasifleştiren bu sistemin ilginç bir püf noktası var: Hareket halinde olmamız. Bu, çağımızın bir illüzyon numarasıdır. Bizi sürekli meşgul eden bir şeyler çıkar karşımıza. Bu tıpkı bir ill
Bilinç denilince zihninizde oluşan resim nedir? İşte aslında bilinç konusu da kısmen bu içsel düşünüşümüz, farkındalığımız ile alakalıdır. Bilinç için şu tanım kullanılabilir: bizlerin öznel düşüncelerinin, duygularının, deneyimlerinin ve arzularının var olmasının sonucu olarak zihnin bir niteliğidir (s. 11). Bununla birlikte bilincin mahiyetinin gizemli olması nedeniyle geniş bir araştırma ve çalışma literatürüne sahiptir. Sanırım bu konuda yazılan hem akademik hem de popüler bilim kitaplarındaki sayfa sayısı da bunun bir göstergesidir. Sharon Dirckx’ün inceleyeceğimiz bu kitabı her ne kadar kısa ve öz bir kitap olsa da bu alanda başarılı bir giriş kitabı niteliğindedir. Özellikle bilinç konusunda ileri sürülen temel yaklaşımları kısaca dile getirmekte, bilincin fiziksel olarak beyine indirgenip indirgenmeyeceğini ele almakta ve devamında bilinç ile ilişkili konuları –örneğin özgür irade, inancın doğası vb.– tartışmaktadır. Kitap nitelik açısından oldukça başarılı olmakla birlikte ku